ÇOMÜ TV’de yayınlanan Kampüs Özel Progamının konuk olan Lapseki MYO Müdürü Doç. Dr. Engin Gür “ Uzun yıllardır kimyevi gübreler ve ilaçların kullanımından dolayı topraklarımızda bir kirlilik, zamanla da verimlerde azalmalar meydana geliyor. Böyle olunca da kalite ve ürünün, uzun süre muhafazasını sağlamak gibi süreçlerde bozulmalar olduğundan dolayı son yıllarda topraksız tarımın önemi artmaya başladı. Bununla ilgili Türkiye'de önemli yatırımlar, projeler var. Büyük firmalar da topraksız tarımın içinde.  Bizim de Lapseki Meslek Yüksekokulu ve öğrencimizin de tarımın çok yoğun yapıldığı Lapseki’de bunu yapması   bizim için çok daha kıymetli.

Projede su kültürü olarak değil de topraksız tarım olarak yorumlarsak, topraksız tarımın, topraklı tarıma göre birim alanında daha verimli olduğu söz konusu. Ürünlerde bir standardizasyon, yani standart ürünler oluyor. İrili ufaklı farklı standartlarda ürünler olmuyor.  Su dünyada çok önemli ve değerli bir hale geldi. Suyumuzu burada çok değerli bir şekilde kullanıyor bu sistem ve çok fazla su kaybı olmuyor. Bu önemli bir avantaj.

“Bu projenin Lapseki’de hayata geçmesi çok önemli, Çünkü Lapseki Meyve ğreticiliğinin de çok yoğun olduğu bir bölge  ve çok yoğun ileç ve gübrenin  kullanıldığı bir bölge olduğu için  toprakta kalıntılar ve fazla gübrelemeden kaynaklı bozulmalar olabiliyor. Toprak alanı da olmadığı için Hidroponik su kültürü de  bu bölgede çığır açıcı bir proje olarak görünüyor. Lapseki bölgesi meyveci bir bölge olduğu için meyve ağaçlarını söktüğümüzden sonra  en az 3-4 yıl hatta bazen 5-6 yıl tarlayı nadasa bırakmak veya buğday gibi diğer ürünlerle yetiştiricilik yaparak topraktaki etkileri azaltmaya çalışıyoruz” dedi.

 

DAHA FAZLA VERİM ALINIYOR

Topraksız tarım üreticisi Hanife Kartal da yaptığı çalışmalar hakkında bilgi vererek, “Hocamın da dediği gibi su tasarrufu bizim ilk önceliğimiz. %90 su tasarrufu sağlıyoruz. Topraksız tarımda sürekli su döngü halinde olduğu için bitki sadece ihtiyacı olduğu kadar suyu alıyor, diğer kısım döngü şeklinde devam ediyor. Bitkinin topraktan alması gereken bitki besin elementlerini  biz suyla birlikte veriyoruz.  Burada da Bitki sadece alabildiğini alıyor, geri kalanını almıyor. Bu da standart ürün vermeyi ve kaliteli verim almayı sağlıyor. Birim alandan fazla ürün elde ediyoruz. Ben daha önce toprak tarımda yaptığım için 250 metrekarelik bir alanda 1000 adet marul fidesi yetiştirirken bu sistemde 2500 marul fidesi yetiştirebiliyorum. Küçük alandan daha fazla verim almayı hedefliyoruz.

Topraksız tarımda  Kimyasal ilaç ve gübre kullanımı çok az, hatta 1/10 oranında. Gübre kesinlikle kullanmıyoruz. Toprakta kullanılan gübreleri bu sisteme veremiyoruz çünkü sistem bunu kabul etmiyor. Sadece topraktan alması gereken makro ve mikro bitki besin elementleriyle büyümesini sağlıyoruz. Topraklı tarımdan su tasarrufunun yanında İş yükü kesinlikle daha az. Çapalama, yabancı ot mücadelesi, işçi masrafları kesinlikle maliyet olarak çok düşük.  Sistem  sadece suyla değil. Topraktan alması gereken bitki besin elementleri sayesinde orantılı ve az miktarda kullanıyoruz.

Topraksız tarımla bir çok şey üretilebiliyor ama biz  Marulla başladık.  Çalışmalarımıza devam ettik ve  Salatalık denemesi yaptık, çok başarılı olduk. Salatalıkta da çok iyi verim alıyoruz. Şu an salatalık ve marul üretimi devam ediyor.  Bunların yanında ben farklı çalışmalar yaptım  ve başka türleri de denedim. Dereotu, maydanoz, roka, yeşil soğan gibi farklı  türlerde de çalışmalarım devam ediyor. Şu an taze fasulye, kabak, karpuz, yeşil biber, domates, çeri domatesi gibi türlerde de deneme aşamasındayım. Çoğu şey üretilebiliyor” dedi.

Arzu Baladur

Foto: BHA