Zırh, parkinson hastalığının genellikle vücudun bir tarafında ön planda olmak üzere ellerde ve ayaklarda titreme, hareketlerde yavaşlama, yüz hatlarında donukluk, kaslarda sertlik ve küçük adımlarla öne doğru eğik olarak yürüme güçlüğü ile ortaya çıktığını söyledi.
Parkinson hastalığının tanısının klinik bulgularla konulduğunu belirten Zırh, "Özellikle yaşı ilerlemiş hastalarda vücudun bir tarafında daha ön planda olmak üzere ellere “para sayar” tarzda titreme, hareketlerde yavaşlama, kolların vücut salınımına iştirak etmemesi ve vücuda yapışık olarak yürünmesi; bakışlarda donuklaşma ve yüz mimiklerinde azalma ile birlikte “maske yüz” diye ifade edilebilen yüz hali, küçük adımlarla ve öne eğilerek yürüme bu hastalığın başlangıç safhasında olunabileceğini düşündürmeli ve hastalar bir nöroloji uzmanına başvurmalıdırlar" dedi.
Parkinson hastalığında başlangıç tedavisinin ilaç tedavisi olduğunu kaydeden Zırh, "Parkinson hastalarının önemli bir kısmının medikal tedaviye iyi cevap verdiğini dile getirdi. Parkinson’da hastaların yüzde 80-85’i başlangıçta tedaviye iyi cevap vermişler ise ilaç tedavisiyle uzun süre hayatını sorunsuz sürdürebiliyorlar. Bu hastalarda tedavide daha fazla doz ve daha sık ilaca rağmen hasta açılıp rahatlayamazsa, ilaç tedavisinin sağladığı iyilik saatleri giderek azalıp, hastalar günün önemli bir kısmını tutuk olarak geçirirlerse veya ilaçların yerinde duramama, çırpınma ve dans eder gibi istem dışı hareketlere yol açan yan etkileri artarsa, bir başka deyişle artık ilaç tedavisi bir yerde tıkanırsa, işte o zaman ameliyat seçeneğini düşünüyoruz ve hastalara beyin pili ameliyatını uyguluyoruz.
Beyin pili ameliyatı tıp dilinde “nöromodülasyon” dediğimiz, beyin içerisine yerleştirdiğimiz ince elektrotlar ile hastalıktan sorumlu bölgelere elektrik akımı vererek hastalık bulgularını düzeltmeye çalıştığımız bir tedavi yöntemi. Bu yöntem ile beyindeki hedef bölgelerdeki hücrelerin aktivitelerini baskılayabiliyor, ya da uyarabiliyoruz. Verdiğimiz akımı bilgisayar aracılığı ile kontrol edip programlayabildiğimiz için de tamamen geri dönüşümü olan, kontrol edilebilir ve ayarlanabilir bir tedavi yöntemi olma özelliği taşıyor. Beyin pillerinin hastalara sağladığı katkıyı “hastalığın saatini geri almak” diye tanımlayabiliriz.
Yaklaşık 10 yıllık bir Parkinson hastasını ameliyat ettiğimizde hastayı hastalığının birinci ikinci senesine geriye getirebiliyoruz. Bu değişim ayakkabısını bağlayamayan, çatalını tutamayan, gömleklerini ilikleyemeyen, sosyal hayattan kopan, işini gücünü artık yapamayan, başkalarının yardımıyla yaşantısını sürdürmek zorunda olan çoğu hastanın günlük yaşantısına geri dönebilmesi, kendi başına yaşayabilmesi; önemli bir kısmının mesleklerine geri dönüp onu tekrar icra edebilmesi anlamına gelmekte. Beyin pili ameliyatı hastaların titreme, yürüme güçlüğü, tutukluk, katılık, yavaşlık gibi yakınmalarının hemen tamamına yarar sağlayabilmekte.
Sanılanın aksine titremesi olmayan, sadece katılığı ve hareket yavaşlaması olan hastalar da beyin pili tedavisinden yarar görmekte. İlaç tedavisine yeterli yanıt vermeyen, şiddetli titreme nöbetleri geçiren veya şiddetli ilaç yan etkileri nedeni ile ilaçtan eskisi gibi yarar göremeyen Parkinson hastalarında beyin pili, başarılı sonuçlar veriyor. Tedavinin sağlayabileceği yarar genelde hastaların yüksek doz ilaç tedavisinden ilaç yan etkileri olmaksızın kazanabilecekleri yarar ile paralellik göstermekte. Bu ameliyatları hasta uyanık iken, konuşa konuşa ve hasta ile karşılıklı yardımlaşarak yapıyoruz.
Ameliyat masasında hastaların başında lokal anestezi ile iki taraflı birer küçük delik delerek buradan ilerlettiğimiz elektrotlar vasıtası ile “Mikroelektrot Kayıt ve Stimülasyon Tekniği” denilen yöntem ile beyindeki hedeflerimizi hata payı olmaksızın buluyoruz ve bu noktalara iki taraflı ince birer beyin pili elektrotu yerleştiriyoruz. Bu elektrotları da birer uzatma kablosu ile cilt altından geçirip göğüste kalp pili gibi cilt altına yerleştirdiğimiz bir pil kısmına bağlıyoruz.
Tabii ki bütün sistem beyin içerisinde ve cilt altında bulunuyor ve dışarıdan bir şey görülmüyor. Hastalar ameliyat sırasında birkaç adet uyuşturucu iğnenin ağrısından başka ağrı ya da sızı duymuyor; ameliyat sırasında fıkra anlatıp şarkı söyleyebiliyorlar" dedi. 


Kaynak: İHA